NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
الْقَعْنَبِيُّ
عَنْ مَالِكٍ عَنْ
نَافِعٍ عَنْ
عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
عُمَرَ أَنَّ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
دَخَلَ
الْكَعْبَةَ
هُوَ
وَأُسَامَةُ
بْنُ زَيْدٍ
وَعُثْمَانُ
بْنُ
طَلْحَةَ
الْحَجَبِيُّ
وَبِلَالٌ
فَأَغْلَقَهَا
عَلَيْهِ فَمَكَثَ
فِيهَا قَالَ
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
عُمَرَ
فَسَأَلْتُ
بِلَالًا
حِينَ خَرَجَ
مَاذَا
صَنَعَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَقَالَ
جَعَلَ عَمُودًا
عَنْ يَسَارِهِ
وَعَمُودَيْنِ
عَنْ
يَمِينِهِ
وَثَلَاثَةَ
أَعْمِدَةٍ
وَرَاءَهُ
وَكَانَ الْبَيْتُ
يَوْمَئِذٍ
عَلَى
سِتَّةِ
أَعْمِدَةٍ
ثُمَّ صَلَّى
Abdullah b. Ömer'den
rivayet olunduğuna göre,
Resûlullah sallalahu
aleyhi ve sellem, Usânıe b. Zeyd, Ka'be hizmetçisi Osman b. Talha ve Bilâl ile
birlikte Ka'be'ye girmiş, (Osman) Kabe'nin kapısını üzerilerine kapamış
(Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem yanındakilerle birlikte) orada bir süre
durmuş. İbn Ömer demiştir ki:
Çıktığı vakit Bilal'e;
"Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)' ne yaptı?" diye sordum.
Bir direk soluna, iki
direk sağına üç direk de arkasına aldı, o gün Beyt altı direk üzerinde idi..
Sonra namaz kıldı, cevabını verdi.
İzah:
Buhârî salât; Müslim,
hac; Nesâî, kıble; Muvatta, hac; Ahmed b. Hanbel, II, 113, 138.
Kabe'den maksat Mekke-i
Mükerreme'de bulunan Beyt-i şerîfUr Allah teâlâ ye tekaddes hazretleri bu hususu
Kur'an-ı Kerîminde şöyle ifâde ediyor: "Allah hürmetli ev Kâbeyi, hürmetli
ayı, kurbanı, boynu tasmah kurbanlıkları insanların faydası için ortaya
koydu."[Maide 97]
Kabe, mavi taşlardan
yapılmış 15 m. yüksekliğinde Mescid-i Haram'-ın ortasında kuzey cephesi 10 m., batı
cephesi 12 m. güney cephesi 16 m. doğu cephesi 11 m. uzunluğunda küp şeklinde
bir binadır.
Kur'ân-ı Kerim'in
ifâdesine göre yeryüzünde insanlar için yapılmış ilk bina Kabe'dir.[Âl-i İmrân
96] Kabe'nin inşa tarihi ile ilgili pekçok rivayetler vardır. Bu rivayetlerden
birine göre, Hz. Âdem'in tevbesi Allah tarafından kabul edilince o Allah'a
şöyle yalvarmıştır: "Allah'ım ben burada cennetteki ibadetten
mahrumum." Bunun üzerine Allah bir vahyle Hz. Âdem'e şöyle diyor:
"Sen de gökteki meleklerin camisi gibi bir camiyi yeryüzünde inşa et ve
melekler gibi sen de ibâdetini yap" melekler Hz. Adem'in yardımına
gelirler ve böylece Hz. Adem Mekke'de Kabe'yi inşa eder.[Hamidullah M. İslâm
Müesseselerine giriş, 25. ]
Ezrakî de "Mekke
Tarihi" isimli eserinde Kabe Tarihi ile ilgili olarak bazı rivayetler
naklediyor ki bunlardan bazıları şöyledir:
1. Hz. Âdem'in
vefatından sonra Allah Kabe'yi göğe çekti ve daha sonra Hz. İbrahim bunun
yerine yeni bir Kabe inşa etti.
2. Kabe Hz. Nuh zamanındaki
tufan zamanında göğe çekildi.
3. Kabe tufan zamanında
yıkıldı harâb oldu.
4. Hz. Adem Kabe'yi
elmas, inci vs. gibi çok değerli olan taşlardan bina etmişti fakat Hz. Adem'in
ölümünden sonra Kabe göğe çekildi ve çocukları bunun yerine âdi taş ve
topraktan Kabe'yi yeniden inşa ettiler.
O halde geçmişe ait ve
kesinlikle bilinemeyecek şeyleri bir kenara koymalıdır. Her halükârda Hz. Nuh
zamanındaki tufandan sonra Hz. İbrahim'e kadar Kabe'nin hiç bir izine
rastlanmamaktadır.
Bir gün Allah Teâlâ Hz.
İbrahim'e Kabe'yi yeniden inşaletmesini vahyle bildirdi. Hz. İbrahim "Ya
Rabbi ben Hz. Adem zamanında Kabe'nin nerede olduğunu bilmiyorum" dedi.
Allah (c.c.) O'na, "Önünde hareket hâlinde olan şu buluta bak, ve onu
takib et. O nerede durursa gölgesinin düştüğü yerde Kabe'yi yeniden inşa
et" dedi. Hz. İbrahim o bulutun gölgesini tâkibederek Mekke'ye kadar
gitti. Mekke'ye varınca bulut durdu, "Hz. İbrahim bu bulutun gölgesinin
düştüğü yerlerin ölçüsünü aldı ve temelleri kazmaya başlayarak Kabe'yi inşa etti
ve ondan sonra o bulut da kayboldu. Başka rivayetlere göre Hz. İbrahim'e yardım
etmek için melekler de gelmiştir.[M. Hamidullah, a.g.e., 25.]
Kur'an-ı Kerim'de
Kabe'yi inşâ edenlerin Hz. İbrahim'le oğlu olduğu belirtilmektedir: "Hani
İbrahim ve İsmail Kabe'nin temellerini yükseltiyordu, "Rabbimiz,
yaptığımızı kabul buyur, şüphesiz ki sen hem işitir, hem bilirsin,"
dediler."[Bakara 127]
Bu durumda Kabe'nin
ikinci yapıcısı Hz. İbrahim'in kendisi olmaktadır.
Kıymetli âlimimiz Kâmil
Miras bu konudaki görüşlerini şu cümlelerle ifade etmektedir: "Beyt-i
Muazzamın inşasını emreden Allahuzülcelal,mü-belliği ve mühendisi Cibril, ilk
banisi İbrahim Halil, muavini de İsmail olduğu en sahih rivayet olarak kabul
edilmek icab eder."[Miras, Kâmil, Tecrid Tercemesi, VI, 17.]
Hz. Peygamber'in büyük
dedesi Kusayy zamanında tamir edilen Kabe Hz. Peygamber'in gençliğinde de yeni
bir tamir görmüştür. Nitekim bu sırada Hacerü'l-esved'i yerine yerleştirme
şerefi Hz. Peygamber'e nasib olmuştur.
Emevîler zamanında
özellikle Haccâc b. Yusuf zamanında harpler ve isyanlar dolayısıyla Kabe iki
defa harap bir vaziyete gelmiş ve yeniden tamir edilmiştir. Kanunî başta olmak
üzere Osmanlı Sultanları da Kabe'nin tâmiriyle yakından ilgilenmiştir. Bu
tamirler dolayısıyla Kabe'nin binası zaman içinde değişikliklere uğramıştır.
Zaten mukaddes olan, Kabe'nin yapısı değil, üzerinde bulunduğu arsadır.
Resûl-i Ekrem
(s.a.v.)'in fetih günü Kabe'ye girişi Buhârî'nin rivayetinde şu mânâya gelen
lâfızlarla anlatılmaktadır: Resûlullah (s.a.v.) Fetih günü Mekke'ye devesi
üzerinde Mekke'nin yukarı kısmından girdi. Terkisinde Üsâme b. Zeyd, etrafında
da Bilâl ile Osman b. Talha vardı. Nihayet hayvanını mescitte çöktürdü ve
Kabe'nin anahtarlarının kendisine getirilmesini emretti. Osman (anahtarları
getirip Kabe'nin kapısını) açtı, Resûlullah da Üsâme, Bilâl ve Osman'la
birlikte Kabe'ye girdi uzun süre orada kaldı, sonra dışarı çıktı."[bk.
Buhârî, cihâd]
Resûl-i Ekrem Kabe'ye
girerken yanına çok sevdiği Zeyd'in oğlu olduğu için Üsâme'yi, müezzini olduğu
için Hz. Bilâl'i, Kabe'nin hizmetçisi olduğu için de Osman b. Talha'yı
almıştır. Hz. Osman Kabe'nin anahtarını sunduktan sonra Resûl-i Ekrem:
"Ey Ebû Talha oğulları, ebediyyen sizde kalmak üzere bu anahtarı
alınız!" buyururak Osman'a vermiştir.
Kabe'nin içine
girdikten sonra kapıyı üzerlerine kapatmalarının hikmeti ise izdihamı önlemek
yahut da kalblerinin sükûnet bulup tam bir huşû'a ermesini te'min etmektir.
Her ne kadar bu hadis-i
şerifte Abdullah b. Ömer'in Resûlullah (s.a.v.) ve yanındakiler Kabe'den
çıkınca ilk defa Hz. bilâl'e: "Resûlullah ne yaptı?" diye sorduğu
ifâde ediliyorsa da, Ebû Avâne'nin el-A'lâ b. Abdirrah-mân vasıtasıyla tbn
Ömer'den rivayet ettiği bir hadiste İbn Ömer'in bu soruyu H^. Bilâl'le birlikte
Hz. Üsâme'ye de yönelttiği ifâde edilmektedir.[Buhârî, hac; İbn Hacer,
Fethu'l-Bârî IV, 210.] Bu durum iki hadis arasında bir çelişki bulunduğunu
göstermez. Çünkü Hz. İbn Ömer'in önce bu soruyu Hz. Bilâl'e sorduğu, aldığı
cevabı te'yid ettirmek maksadıyla aynı soruyu bir de Hz. Üsâme'ye yöneltmiş
olduğu düşünülebilir.
Konumuzu teşkil eden
Ebû Dâvûd hadisinde Resûl-i Ekrem Kabe'de direğin birini soluna, ikisini de
sağına alarak namaz kıldığı, ifâde ediliyorsa da Buhârî'nin Abdullah b. Yusuf kanalıyla
Mâlik'den rivayet ettiği bir hadis-i şerifte bir direk sağına, bir direk de
soluna alarak namazı kıldığı ifâde edilmektedir.[Buhârî, salât]
Aslında bu iki rivayet
arasında bir çelişki bulunduğunu zannetmek doğru değildir. Çünkü konumuzu
teşkil eden Ebû Dâvûd hadisi Kabe'nin Hz. Peygamber zamanındaki haline göre
rivayet edilmiştir. Çünkü metinde de ifâde edildiği gibi, "Kabe'nin
içinde o zaman altı direk vardı."
Buhârî hadisi ise
Kabe'nin râvi Mâlik zamanındaki haliyle.ilgilidir. Çünkü o zaman Kabe içindeki
direklerden biri alınmış ve beş direk kalmıştı. Nitekim metinde geçen, "O
gün Beyt-i Şerif, altı direk üzerinde idi" cümlesi de Kabe içindeki
direklerin sayısının sonradan değiştiğini ifade etmektedir.
Kirmanı bu durumu şöyle
açıklıyor: "Direk lâfzı cinstir; bire de ikiye de ihtimali vardır.
Binaenaleyh mücmeldir. Bu mücmeli Mâlik, İsmail b. Ebi Üveys rivayetinde açıkça
beyân etmiş, sağındaki direklerin iki olduğunu söylemiştir."[Muvatta',
hac] Bazıları rivâyetlerdeki ihtilâfa bakarak vakanın ayrı ayrı zamanlarda iki
defa cereyan ettiğine kail olmuşlardır. Bir rivayette de Re-sûlullah
(s.a.v.)'ın iki direk sağına, iki soluna, üç de arkasına alarak namaz kıldığı
bildirilmiştir. Bu takdirde direklerin yedi olması icabed ederse de nefs-i hadisde
"o gün Beyt-i Şerîf altı direk üzerindeydi" denilmesi bu rivayeti
reddeder.[Davudoğlu, Sahih-i Müslim Terceme ve Şerhi, VII, 52.]
Buhârî'nin Hz.
Bilâl'den rivayet ettiği bir hadis-i şerifte de Resûl-i Ekrem'in Kabe'deki
namazı, Yemânî rükünler arasında bulunan iki direk arasinda kıldığı ifade
edilerek[Buhârî, hac] Resûl-i Ekrem'in sağında ve solunda birer direk
bulunduğu bildirilmişse de aslında burada direğin biri ya diğer iki direkle
aynı hizada bulunmadığından, ya da Resûl-i Ekrem namazı O'na karşı kıldığından
zikredilmemiştir.
İleride tercümesini
sunacağımız 2026 numaralı hadis-i şerif ile Zürkâ-nî'nin tahkikine göre İmam-ı
Mâlik'in rivayet ettiği bir hadis-i şerifte [Zürkânî, Şerhû'l-muvatta' III,
200.] Resûl-i Ekrem'in Kabe'de iki rekat namaz kıldığı ifâde edilirken Müslim'in
rivayet ettiği diğer bir hadiste hiç namaz kılmadığı,1 sadece !duâ ettiği ifâde
edilmektedir.[Müslim, hac] Ayrıca ileride tercümesini sunacağımız 2027 numaralı
hadis de böyledir. Bu konuda Nevevı şunları söylüyor: "Hadis ulemâsı
Resûl-i Ekrem'in Kabe'de iki rekat namaz kıldığını ifâde eden Bilâl rivâyetiyle
amel edileceği hususunda ittifak etmişlerdir. Çünkü bu rivayet bir hüküm isbat
etmektedir. Aynı zamanda bu hadiste kendisine aykırı olan hadise nisbetle daha
fazla bilgi vardır. Binaenaleyh bu hadis, kendisine aykırı olan hadislere
tercih edilir.
"Hz. Bilâl
"Resûl-i Ekrem Kabe içerisinde iki rekat namaz kıldı" derken Hz.
Üsâme'nin "namaz kılmadı" demesine gelince, bunun sebebi de şudur:
Kabe'ye girip kapıyı kapadıkları vakit, herbiri duâ ile meşgul olmuş. Üsâme
(r.a.) Peygamber (s.a.v.)'i Beyt-i Şerifin bir tarafında duâ ederken görmüş,
sonra kendisi de Beyt'in başka bir tarafında duâ etmiştir. Hz. Bilâl
Resûlullah (s.a.v.)'e yakın bulunduğu için onun namaz kıldığını görmüş Üsâme
ise, uzakta bulunduğu için ve meşguliyeti sebebiyle bunu görememiştir. Zaten
Resûlullah sallalahü aleyhi ve sellem'in bu namazı hafif idi. Binaenaleyh Hz.
Üsâme'nin, zannıyla amel ederek "Namaz kılmadı" demesi caizdir. Fakat
Hz. Bilâl hakikaten namaz kıldığını görmüş ve haber vermiştir."[Nevevî,
Şerhu Müslim, IX, 82. (Müslim, hac 388).]
Hz. Bilâl'in bu
rivayeti ileride gelecek olan 2027 numaralı İbn Abbas hadisine de tercih
edilir. Çünkü Hz. İbn Abbas bu hadisin içinde bizzat Resûl-i Ekrem'le birlikte
bulunmamıştır. Bu hadisi rivayet ederken bazan kardeşi Fazl'a bazan da Hz.
Üsâme'ye istinad ve itimad etmiştir.
Ayrıca Hz. Bilâl'in
rivayeti olumlu olduğu için de diğer olumsuz rivayetlere tercih edilir.